Köşe Yazıları

Quis hic locus / 15.7.2016
‘’Çok kötü bir dönem! Korkunç günlerden geçiyoruz!’’ Bayat ve buruk, yalın, yadsınmaz bir cümle. Gün boyu kim bilir kaç kez işittiğim, bazen bir iç çekişle, bazen hararetle katıldığım, evirip çevirip kim bilir kaç kez yinelediğim, bayat ve buruk, yenip yutulmayan, kılçık gibi takılı kalan gerçeklik… İçten içe oyulmuş sözcüklerle, sözü kalmamış sözcüklerle konuşuyor gibiyiz, sırf susmamak adına, sessizlik patlamalarıyla… Temmuz sıcağından ya da bayram trafiğinden yakınırcasına, alışkanlıkla giriyoruz konuya, yıkımdan, kıyımdan, felaketlerden, tüyler ürpertici cinayetlerden konuşuyoruz çabucak, umutla umutsuzluğun, unutma isteğiyle yüzleşme gereksiniminin kıyasıya çarpıştığı cümlelere dolanıyoruz, gün boyu konuşuyor, konuşuyor, suskunluğa geri dönüyoruz. Bir sözcük vardı elbet, tutunup ayağa kalktığımız, olmalıydı, duvarlar, ıssız koridorlar boyunca adımlarımıza eşlik eden, karanlıkta kapının altından sızan incecik bir ışık çizgisi gibi çağıran, çıkış yolunu gösteren, ‘devam et’ diyen… Oysa artık, ‘çok geç’ ya da ‘çok erken’ diye yankılanıyor taşlarda çağrılar, molozların arasında bizi bekleyen gün ışığı bayat ve buruk, bir avuç su için gerçeklik kuyusuna saldığımız sözcükler bomboş tınlıyor. Aynı kül rengi, Araf rengi şafağa açılıyor gecenin yolları, can çekişmeye benzeyen bir uykuyla uyanıklık arasında, bu alev kasırgasından kurtarabileceğimiz son düşün peşinde, savrulup duruyoruz eski günden yeni güne, bir enkazdan ötekine…

Sayılar neyi söyler? Sayılar, belgeler, raporlar, olgular… Gerçeği, yalın ve yadsınamaz, kemik kadar katı ve kuru gerçeği… Bir fizikçiye evrenin başlangıcını ve bugününü, bir hastaya hayatının sonunu, bir mahkuma zamanı… Sözcüklerle ve hikayelerle –ve solukla ve kanla— gerçek kılabileceğimiz gerçeği söyler sayılar…

Adalet Bakanlığı’nın sayılarına göre bugün cezaevlerinde 187 bin 649 mahpus var. (700 kadarı ağır hasta, üç yüze yakını ölüm sınırında.) 71 muhtırasından sonra yaklaşık 60 bindi mahpus sayısı, 12 Eylül karanlığında 79 bine çıkmış, o korkunç 90’larda, 93—97 arası, dört yılda 26bin artışla 35binden 61 bine çıkmıştı. Aynı istatistik 2004’te 55 bin olan mahpus sayısının on iki yılda üçe katlandığını, 2016în ilk iki ayında 10bin kişinin tutuklandığını söylüyor. İki ayda on bin tutuklama, günde ortalama 170 kişi!! Şu an cezaevinde üçte ikisi ‘Kürt basınından’, 12’si Diha muhabiri, 34 gazeteci bulunuyor. Daha da korkunç ‘istatistiğimizi’ İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) Cizre raporundan alıntılıyorum.

‘’Bölgede 355 binden fazla insan yerinden edildi, en az 338 sivil öldürüldü… 14 Aralık ile 11 Şubat arasında aralarında 11 çocuğun da bulunduğu 66 kişi silahla ya da havan topu ateşiyle öldü. Tanıklar güvenlik güçlerinin ellerinde beyaz bayrak taşıyan sivillere de ateş açtığını anlattı. Aralarında 3 aylık bir bebekle iki çocuğun bulunduğu sekiz sivilin ölümü incelendi, koşullar çatışma alanlarının dışında, güvenlik güçlerince öldürüldüğüne işaret ediyor. Eldeki bilgiler, güvenlik güçlerinin kuşattıkları üç bodrumda mahsur kalmış, aralarında sivillerin ve yaralı savaşçıların bulunduğu 130 kişinin yakıldığını doğruluyor… 25 Aralık günü Sur mahallesinde,barikat kurulmamış bir bölgede 3 yaşındaki bir bebekle 82 yaşındaki dedesi, güvenlik güçlerinin açtığı ateşle can verdi… 20 Ocak’ta yaralıları almak isteyen, aralarında milletvekili ve gazetecilerin de bulunduğu gruba açılan ateşte siviller öldürüldü ve yaralandı…’’

Sayıların, raporların anlatamadıkları da var elbet. Bodrumlardan birindeki 130 kişiden biri, yirmili yaşlarda genç bir kız söz gelimi, ölmeden önce arkadaşına öylesine sarılmıştı ki, yanmış gövdelerini kimse ayıramadı. Bir diğeri, 12 yaşlarında bir erkek çocuğundan, geriye bir çene kemiği kaldı. Bir diğeri son telefon konuşmasında ‘İnsanlık nerede?’ diye sormuştu. (Hep sormadık mı bu soruyu?) Yanıtı benzin şişeleri ve el bombaları oldu.

‘’Burası neresi, hangi ülke, dünyanın hangi bölgesi?’’ (Seneca) Burası, hayatın son anlarından, son seslenişlerinden ve çığlıklarından dokunmuş suskunluğumuz, ölülerle paylaştığımız ıssız çölümüz…




 

Haberler Biyografi Kitaplar Fotoğraflar Röportajlar Köşe Yazıları   İletişim Ana Sayfa
Design by medyanomi